8 Mayıs 2007 Salı

Hediyelik Yoğurt

Hediyelik Yoğurt

(Flu bir görüntüde, suyun içinde garip cisimler hareket eder, ıceberg midir yoksa bu, ya da keşfedilmemiş bir ada!..
Kamera görüntüsü netleşir netleşir ve tablo daha açık ortaya çıkar: Turşu bidonunun içindeki hıyarlar sağa sola sallanmaktadır.)

(Deha Deprem ile Ziver Işık’ın arkasındaki koltuk.)

Bedrettin Saban : Noluyo hemşerim, sanki uçakta bi kıpraşma oldu!.. Aman ha… Sakın sakın….

Zülfikar Van Olheim: Ah dung ben anlamadım, noldu yav…

Bedrettin Saban : Sakın sakın…

Zülfikar Van Olheim : Ne sakını Türken, pardon hemşerim, noldu sallanır sallanır geçer…

Bedrettin Saban : Sakın sakın… Sakın hediyelik yoğurduma bi şey olmasın…

Zülfikar Van Olheim : Ne yoğurdu, ne yaptın babam sen ya… vat?..

Bedrettin Saban : Yoğurd işte yav… Aha şu telefonla konuşan öküzün kafasının üstüne koduydum, benim kafa bagacında yer kalmamıştı da… Has kömüş yoğurdu ha… Dur ben şuna bi bakim…. Avustralyadaki akrabalar için hazırladık… Yazık olacak nevaleye…

(Bedrettin yerinden kalkar ve Tonguç’un kafası üstündeki bölmeye bakar. Dönüşte kendi kafası üstündeki bölmeden bir bidon çıkartır, okşamaya başlar.)

Bedrettin Saban : Dayanamayacağım valla bi de hıyar turşusu kıracam. İster misin yarısını…

Zülfikar Van Olheim : Valla babam, adaya madaya düşsek aç kalmazdık sayende… Ver bakalım bize de bol sulusundan bir tane…

Deha Deprem (Fısıldar) : Ziver Abi şu herifi duydun mu adaya madaya düşmekten bahsetti. Allah söyletti sanki… Abi ister misin bi sır kapısı da bize açılsın. Maazallah…

Ziver Işık : Turşucu!.. Hop!... Hep kendine Müslümansın be mü-min bize yok mu?..

Tonguç Karanfil : Iğğğ… Ne bânâl…

Zülfikar Van Olheim : Ohh ne turşuymuş be…. Barsaklarım bayram etti.

(Uçağa dış çekim, arkada kalan beyaz donmuş dumanlar)

Hiç yorum yok: